13 Mayıs 2013 Pazartesi

TİYATRO KAVRAMLARINDAN BAZILARI (9. SINIFLAR)


TİYATRO KAVRAMLARINDAN BAZILARI

1. ADAPTASYON: Yabancı   dille  yazılmış  bir  eseri,  yerli adlar ile yerli yaşama uyarlayarak çevirmeye denir.

2. ABSÜRD (UYUMSUZ, SAÇMA) TİYATRO: Çağdaş tiyatro türlerinden biri olan bu tiyatro türü: "Önemli olan bir sevinç ya da kaygının nedenlerini belirtmek değil; sadece o sevinç ve kaygının biçimini, oluşumunu göstermektir."  anlayışını esas alır. Absürd tiyatro türü, klasik tiyatronun bütün kural ve düzenlerini hiçe sayar. Bu anlayışa göre tiyatro, her şeyi anlamaya çalışmak, canlandırmaktan çok; bir ses ve hareket düzeni olmalıdır. Absürd tiyatroda olaylar arasında her zaman bağ kurma gereği duyulmaz, birbiriyle ilgisiz görünen sesler, sözler ve eylemler yer alabilir. Perde düzenine; serim, düğüm, çözüm bölümlerine önem verilmez. Eser bilinmeyenlerle, sembollerle ve saçma olarak adlandırılabilecek kurgularla doludur. Önemli olan; bir duygu ve olayın biçimini, oluşumunu göstermektir. Bu türün en önemli sanatçıları arasında Eugene İonesco (Ojen İyenesko), Amedee (Amedi), Samuel Beckett ( Samuel Beket), Serapin Aduberti (Serapi Odibert), John Osborn (Con Ozborn) sayılabilir. Türk tiyatrosunda Güngör Dilmen'in "Canlı  Maymun Lokantası" adlı eseri bu türün örneklerinden biridir.
3. AKSESUAR: Tiyatro sahnesinde kullanılan eşyalara denir.
4. AKSİYON:  Bir oyuncunun sahne üzerindeki hare- ketine, bu hareketten ortaya çıkan gelişime, oyunun başlıca olayına denir.
5. AKTÖR: Tiyatro eserindeki kişileri canlandıran erkek oyunculara denir.
6. AKTRİST: Kadın oyunculara denir.
7. ANTİK TİYATRO: Eski Yunan tiyatrosuna denir.
8. BALE: Konusu türlü dans ve ritmik hareketlerle anlatılan müzikli, sözsüz gösteri türüne denir.
9. DARÜLBEDAYİ:  1914’te kurulan İstanbul Şehir Tiyatrosunun eski adıdır.
10. DEKOR: Olayın geçtiği yere ve sahnedeki eşyalara denir.
11. DİKSİYON: Tiyatro ve benzeri sözlü edebiyat türle- rinde seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarının duru ve açık biçimde söylenmesi- ne denir.
12. DİYALOG: Tiyatro eserinde üç tür konuşma vardır. Bunlar "diyalog, monolog ve tirad"dır. Kişilerin karşılıklı konuşmalarına "diyalog" denir.
13. DOĞAÇLAMA: Oyuncunun konuya bağlı  kalarak ancak metne bağlı kalmayarak içinden geldiği gibi konuşmasına ve davranmasına denir.
14. DÖŞEME: Türk Halk edebiyatında "başlangıç" an- lamında kullanılan bir sözcüktür.
15. DRAMATİZE  ETMEK: Bir edebî  eseri radyo, tele- vizyon veya sahne oyunu biçimine getirmeye denir.
16. DUBLAJ: Tiyatro veya sinemada oyuncunun rolü- ne hazır olmasına, yabancı dille yazılmış bir eserin yerli dile çevrilmesi ve oynanmasına denir.
17. DUBLÖR: Tiyatro veya sinemada bir rolün yedek oyuncusuna denir.
18. ENTRİK UNSUR (ENTRİKA): Tiyatro, roman ve öyküde olayların seyircide, okuyucuda merak uyandıracak biçimde birbirine karıştırılmasına denir.
19. EPİK (DESTANSI)  TİYATRO:  Bu tiyatro türü:  "Oyun kalbe değil, kafaya seslenmelidir." görüşünü esas alır. Oyunun izleyiciyi büyülemesine karşıdır. Bu nedenle, temsil sırasında izleyicinin oyuna kendisini kaptırmasını ve büyülenmesini önlemek ister. Bu bağlamda sahne, dekor ve olaylardan uzak tutulur. İzleyiciye temsilde gördüklerinin gerçek olmadığı, bir oyun olduğu hatırlatılır. Bu tür, izleyiciyi yanık tutmak ister. Bu nedenle oyunun aralarına şarkılar, tekerlemekler, oyunu birden bire kesen didaktik açıklamalar konur; entrikaların içyüzü açıklanır. Bu tiyatro türünün önderi Alman sanatçı Berthold Brecht (Bertol Bireht)'tir. En önemli sanatçıları ara- sında ise Arthur Adamov (Artur Adamov), Max Frisch (Maks Friş), Frederich Dürrenmatt (Frederik Düremant) sayılabilir.  Türk tiyatrosunda Haldun Taner'in yazdığı "Keşanlı Ali" adlı eser bu türe örnek gösterilebilir.
20. EPİZOT: Yunan trajedisinin öğelerini oluşturan diyaloglu bölümlerin her birine denir. Bu bölümlere modern tiyatroda "perde" denir.
21. FARS (FARCE): Halka hitap eden ve hafif,  basit davranışları abartarak anlatır. Seyirciyi çok güldüren kısımlar sık sık tekrar edilir. Bu türde taklitler büyük yer tutar. Öyle anlar gelir ki birbirine zıt iki tip farsta arkadaş oluverir.
22. FASIL: Tiyatroda perde karşılığı kullanılan bölüme ya da Karagöz oyununda belli bir olayın geçtiği bölüme denir.
23. FEERİ: Doğaüstü olayların muhteşem dekorlar arasında gösterildiği, kahramanları cin, peri, dev gibi hayalî varlıklar olan tiyatro eserine denir.
24. FİGÜRAN: İkinci plandaki yardımcı oyunculara denir.
25. GROTESK: Gülünç, güldürücü demektir.
26. JEST: Kişilerin el ve vücut hareketlerine denir.
27. KABARE: Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yerine denir.
28. KANTO: Tanzimat döneminde, tiyatro sahnesinde gayrimüslim azınlık aktrislerince başlatılan oyunlu, müzikli neşeli şarkılara denir.
29. KOMEDİ SANTİMANTAL: Bu tür tiyatroda seyirciler sürekli bir duygu dalgalanması yaşar. Öyle ki önce aşırı güler, hemen peşinden de gözyaşlarına hâkim olamayacak şekilde aşırı duygulanır. Şiirsel bir anlatımı bulunan bu tür, daha çok, aşk konularını işler.
30. KONDÜİT: Tiyatro oyunlarında, rol sırası gelenlere sahneye çıkmalarını hatırlatan kişiye denir.
31. KORO: Antik  Yunan tiyatrosunda  veya  çağdaş sahne oyunlarında gerektiğinde hayvanların, ağaçların ya da başka varlıkların yerine sembol olarak kullanılan kadınlı erkekli şarkıcı grubuna denir.                                                
32. KOSTÜM: Oyuncuların giydikleri elbiselere denir.
33. KULİS: Sahne arkasında oyuna hazırlık yapılan ye- re denir.
34. KURGU: Bir eserin dil, biçim ve içerik olarak farklı ya da aynı cinsten parçalarını bir araya getirmeye denir.
35. MAKYAJ: Oyuncuların  canlandırdıkları   rolün  gerektirdiği şekilde çehrelerini değiştirme işine denir.
36. MELODRAM: Lirik  (duygusal)  bir  tiyatro  eserdir. Duygulandırıcı ve heyecan verici yönleri baskındır. İlk başlarda müzikle iç içe olmasına rağmen, sonraları sadece sözlerle ve davranışlarla temsil edilir olmuştur. Modern tiyatroda acıklı, korkunç, olağanüstü konular etrafında yazılan ve gerilimi yüksek sahneler içeren duygusal oyunlara denir.
37. MİMİK: Kişilerin  sadece yüz  hareketlerine   verilen isimdir.
38. MİZANSEN: Bir tiyatro  eserinin  sahneye  konmasına, sahneye gör e düzenlenip yorumlanmasına denir.
39. MONOLOG:   Bir kişinin  tek başına  konuşmasına "monolog " denir.
40. OPERA: Latince "opus"  ya da "operis"  (eser ya da eserler) sözcüklerinin kökünden gelen;  ses, bale, koro ve orkestra müziğinden oluşan sahne eserine denir.
41. OPERET: Eğlenceli  ve  hafif  konular  üzerine  yazılıp bestelenen tiyatro oyununa denir.
42. OYUN: Tiyatro  eserine  denir.
43. OYUNCU:  Bir rolü sahnede  canlandıran  kişiye denir.
44. PANDOMİM  (PANDOMİMA):  Düşünce  ve duyguları dansla ve yüz hareketleriyle  yansıtan sözsüz oyuna denir.                                                              
45. PERDE: Tiyatro eserindeki  konunun  ana bölümün- den her birine denir. Bu bölüm , sahnedeki perdenin açılıp  kapandığı  ana kadar geçen  süreyi  kapsar.
46. PİYES: Günümüzde, neredeyse bütün tiyatro türlerinin ortak adıdır. Asıl piyes ise dramın daha ciddî ve ağırbaşlı  ve olgun  olan şeklidir.  Ancak olaylara daha yumuşak  bir anlatım ve canlılık verir.
47. RADYOFONİK OYUN:  Radyoda   oynanmak   üzere yazılan  tiyatro oyununa  denir. Diğer bir adı  da "radyo oyunu"dur.
48. REJİ: Sinema,  tiyatro,  radyo  ve televizyon  oyunlarında oyunu yönetmeye denir.
49. REJİSÖR  (YÖNETMEN):  Eseri  yorumlayan,   oyuncuları  hazırlayan,  sahneye  koyan ve yöneten  kişiye denir.
50. REPERTUAR: Opera,  operet ve tiyatro  topluluklarının  bir oyun mevsiminde sergileyecekleri  oyunların listesine denir.
51. REPLİK: Sahne oyunlarında,  konuşanların  birbirlerine söyledikleri sözlerden her birine denir.
52. REVÜ:  Tiyatroda,    eserden gösterilen   müzikli ve danslı  oyuna veya tablo, skeç, şarkı ve  monolog gibi sahnelerden kurulu,  daha çok gündelik olayları alaya alan ve taşlayan gösteri  türüne denir.
53. ROL: Oyuncuların  sahnede tiyatro  eserindeki  kişileri, tipleri canlandırma işine denir.
54. SAHNE: Perde içinde  kişilerin  girip  çıkmasıyla oluşan daha küçük bölümlere denir. Ayrıca tiyatro binasında eserin  oynandığı,  seyircilerin  baktığı yüksek kısma da sahne denir.
55. SKEÇ:  Genellikle  bir nükteyle son bulan,  az kişili ve yalın, şakacı  bir İçeriği olan kısa oyuna denir.
56. SUFLÖR: Sahnenin  gizli bir yerinde sahnede oyunu canlandırmakta olan oyunculara unuttuklarında rollerini  ve söyleyecekleri  sözleri  hatırlatan  kişiye denir.
57. ŞAKŞAK: Geleneksel Türk tiyatrosunda  Pişekâr karakterinin elinde bulunan, kapalı yelpazeye benzeyen ve vuruşlarda ses çıkaran ses aracına denir.
58. TABLO:  Tiyatro  eserinde,   perdeden   daha  küçük bölümlerden her birine denir. Bir perde çeşitli tablolara bölünmüş olabilir.
59. TEMAŞA:   Özellikle   geleneksel   Türk  tiyatrosunda tiyatro, oyun, temsil, piyes gibi anlamlara gelir.
60. TEMSİL: Bir tiyatro  eserinin sahnede oynanmasına denir.
61. TİRAT: Kişilerin  birbirlerine   karşı  söyledikleri  coşkulu uzun sözlere veya sahnede  oyuncuların  uzun ve kesintisiz  konuşmasına  denir.
62. TRAJİK: Korku,  sıkıntı, şiddetli  heyecan veren veya korkunç, kötü, sonu ölümle neticelenen anlamına gelir.
63. TRAJİKOMİK: Hem acı, hem gülünç olayların anlatıldığı  tiyatro  eserine  denir. Olaylar  gülünç; am a olay kahramanları  acınacak hâlde verilir.
64. TULUAT: Geleneksel  Türk  tiyatrosunda   yazılı  met- ne dayanmayan, önceden  hazırlanmadan, sahnede akla gelen sözlerle oynanan oyuna denir.
65. VODVİL: Hareketli,  eğlenceli,  neşeli bir konuya da- yana ve şarkılarla süslenmiş komedidir.  Şarkılar vodvilden  sonradan  çıkarılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder